| ISBN13 978-975-342-203-1 | 13x19,5 cm, 128 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Şehiriçi Öyküleri Kapak Fotoğrafı: Evren Ünlü Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ekim 1998 | 2. Basım: Şubat 2016 |
"Bir şehri yüz defa söyletme bana!” diye biten bu kitap, 6-7 Eylül olaylarının ardından İzmir’i terk eden, yazarın annesinin çocukluk arkadaşı Marika’dan özür dileme ve onu bırakmak zorunda kaldığı şehre geri dönmeye ikna etme girişimidir. Oldukça tuhaf, yampiri bir girişimdir bu. Zorlu’nun öyküleri eşliğinde şehrin yoksul ve varsıl mahallelerini, ince uzun suretlerini, kısa uzun dualarını, edepli edepsiz dillerini gezen Marika görür ki, şehir tam da bıraktığı yerdedir, geçmişteki gibi, hâlâ kendi kendini yemektedir. Yazarın deyişiyle, “şehir bir ruh olmuştur; uçsun mu sürünsün mü, gülsün mü ağlasın mı, dehşet mi saçsın mutluluk mu bilememektedir”. Çünkü o şehirde günler “Üzerinden yıllar geçmiş bir ölünün, çürümüşlüğüne bakılmadan, topraklaşmış bedenine geri gönderilmesine benzerdi. Arafta yıllarca bekletilen ruhu, ne cehennem ne de cennetçe kabul edilmişti. Sırtındaki yırtıcı pençelerin derin izlerini göstererek, yalvarırcasına, ‘Bir kaplana rastladım ben!’ demesi de kâr etmemişti. Gerisin geri geldiği şehre, kendi bedenini canhıraş anımsamaya gönderilmişti." | İÇİNDEKİLER |
Karşılama İç Kanama Piç Mahmut Fareler Kaplan Nuriye Adlı Hortlak Ölüler Aldanışlar Hayırsız Evlerinden Kaçanlara Dua Kuşlar Basmane-Alsancak Talatpaşa Yoluyla Atlas Sinemalar ...ve Ev... Uğurlama | OKUMA PARÇASI |
"Evlerinden Kaçanlara Dua", s. 77-82 Şimdi ölüme doğru fırlattığımız ağlarda balkıyor, o kıvrak, o inci gözleri. Yüzüne bakamıyoruz. Yapmıyoruz bunu. Oysa domuz gibi biliyoruz ki, yüzünü geçmekle hem kendimizi hem de bu şehri biraz daha görünmez kılıyoruz. Üst üste koyduğumuz yastıklara dayayarak doğrultmaya, oturtmaya çalışıyoruz. Az önce yıkadığımız ağarmış saçlarının gerisindeki kurumuş yüzünü seyretmek için. Kıyılamayan anlardır, doyumsuz, içimizi burkan. Ama o, başını dik tutamaz. Dayanamayıp, "Belim ağrıyor," der. "Yoksa ben de oturmak istemez miyim hiç?" Ağlamaya başlar. Kucaklayıp yatırırız sırtüstü. "Hadi artık! Ağlama ama!" der, Neriman. "Ağlarsan iyi olmazsın sonra! Hem Recai seni bu halde mi görsün istiyorsun?" Recai adını duyunca çocuk gibi susar. Ağzından zararsız baloncuklar çıkararak uyur yeniden. Sırtında göz göz açılan yaralar... Onlar da uyur. Elbet bir zaman gelir, parıltısını yitirmiş günlerin ufalanmış gölge... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Behçet Çelik, “Şehiriçi Öyküleri”, Virgül, Sayı 19, Mayıs 1999 Zorlu'nun öykülerinde dil hayatın önüne geçiyor. Zorlu'nun yoğun imgelerle dolu dili, anlatmak istediğinin aracısı değil, doğrudan konusu adeta. Yeni bir şehir tanımı yapabilmenin yöntemi bu dil. Daha doğrusu, bu öyküler bizdeki eski şehir tanımlarının yapısını bozuyor. Şehri bir öteki olarak kurguluyor. Bu ötekilik öncelikle anlatıcıyla dinleyici arasında; aynı zamanda şehrin kendi içinde taşıdığı farklı ötekiliklere de işaret ediyor. Dili ötekiyle arasındaki "perde" olarak gören yazar, peşpeşe gelen imgelerle yarattığı kendine has öykü diliyle bu perdeyi aralamaya çalışıyor. Şehrin varoşlarındaki öfke ve şiddet de öykülerin diline yansımış. Şiddete maruz kalmış, tanık olmuş insanların da uygulamaktan kaçınamayacakları biçimde tarihsel bir olgu şiddet; onu besleyen karşıtlıklar ve sefalet sürdükçe. Niyazi Zorlu, birkaç yerde Halit Ziya'ya göndermede bulunuyor. Şehir İçi Öyküleri'ndeki öyküler bana o ... Devamını görmek için bkz. | |
Elif Kemancı, “Bir şehri yüz defa söyletme bana!”, Matbuat, 18 Kasım 1998 Şehir İçi Öyküleri’ni okurken, kelimelerin konuştuğunu, size bir şeyler anlatmaya çalıştığını fark ediyorsunuz. Sadece yazar hitap etmiyor size. Bazen bir evle bütünleşiyor, bazen "ihtiyarların yanaklarındaki kıvrımlarda sıkışıp kalmış gizler"den duymaya çalışıyorsunuz fısıldanışları. Artık Marika'yı "uğurlama" vakti gelmiştir. Evde başlayan şehir, evde biter. Şehre dair son bir özet yapılır. Ve son sözle uğurlanır Marika: "Bir şehri, yüz defa söyletme bana!" |