 | ISBN13 978-975-342-644-2 | 13x19,5 cm, 256 s. |
Liste fiyatı: 276.00 TL İndirimli fiyatı: 220.80 TL İndirim oranı: %20 {"value":276.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"814","item_name":"Hiç","discount":55.20,"price":276.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Hiç Özgün adı: Nada Çeviri: Zerrin Yanıkkaya Kapak Resmi: Lucian Freud Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Aralık 2007 | 3. Basım: Haziran 2021 |
1944 Nadal ödülü İspanya İç Savaşı'nın hemen ertesinde, gencecik bir kızın yazdığı ve 1944 Nadal ödülünü kazanan Hiç, 2004'te yazarının ölümünden sonra dünyanın her yerinde yeniden keşfedildi. On sekiz yaşındaki Andrea, öksüz kaldıktan sonra üniversite eğitimi için köyünden Barselona'ya, zenginliği ve kültürüyle hep gözünü kamaştırmış olan anne tarafından akrabalarının evine gelir. Ancak akrabaları savaş sırasında servetlerini kaybetmiş, korkunç bir yoksullukla baş etmeye çalışmaktadırlar. Genç kız bir yandan okuldaki zengin öğrenciler arasında bocalarken bir yandan da evde tanık olduğu tuhaflıklarla masumiyetini yitirmeye başlar. Karanlık, güçlü bir hayal gücü ile ince mizahı birleştiren ve bir büyüme öyküsü içinde Franko rejiminin ilk günlerini ürkütücü bir berraklıkla anlatan bu roman, pek çok eleştirmen tarafından yirminci yüzyılda Avrupa'da yayımlanan en önemli yapıtlar arasında sayılıyor.  | OKUMA PARÇASI |
Beşinci Bölüm, s. 51-59. Ruhumun derinliklerini karmakarışık eden ama bir yandan da kara bulutları silip süpüren, acı veren kısa bir esinti gibi geçen o ateşlenmeyi neye borçluyum, bilmiyorum. Önemli olan kimse doktor çağırmayı akıl edemeden geçmesi, geçerken beni tuhaf ve halsiz bir rahatlık hissiyle bırakmasıydı. Kalkabildiğim ilk gün, örtüyü ayaklarıma doğru atar atmaz, eve geldiğimden beri elimi kolumu bağlayan o bunaltıcı ortamı da üstümden attığım hissine kapıldım. Angustias, yaşlı olduğunu belli eden manalı bir yüzün derisi gibi kırış kırış olan ayakkabılarımı gözden geçirerek, su alan parçalanmış tabanlarına işaret etti ve ıslak ayaklarla dolaştığımdan soğuk kapmış olduğumu söyledi. "Ayrıca, bak yavrum, insan yoksul olunca, akrabaların merhametine sığınarak yaşamak zorunda kalınca, şahsi eşyalarına daha iyi bakmak zorundadır. Daha az yürüyüp daha dikkatli adım atmalısın... Hiç öyle bakma bana, zira ben işteyken ne yaptığını gayet iyi bildiğimi söylüyorum sana. Sokağa çıktığını ve seni yakalamayayım diye ben gelmeden önce geri döndüğünü biliyorum. Nereye gittiğini öğrenebilir miyiz?" "Belli bir yere gitmiyorum. Sokaklarda dolaşmak hoşuma gidiyor. Şehirde dolaşmak..." "İyi de tek başına gitmekten hoşlanıyorsun yavrum, serseriler gibi. Erkeklerin her türlü densizliğine karşı kendini tehlikeye atıyorsun. Yoksa besleme misin sen?.. Senin yaşındayken, beni yalnız başıma dışarı bırakmazlardı, sokak kapısına bile gidemezdim. Seni uyarıyorum, üniv... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Erkan Canan, "Bir toplumun ergenlik sıkıntıları", Radikal Kitap Eki, 25 Ocak 2008 Büyüme dönemi, her birey için başlıbaşına zorluklar barındırır. Zira, meydana gelen hormonal ve zihinsel değişim, birey kişiliğinde olağanüstü dönüşümlere sebep olur. Bunun iyi veya kötü olup olmadığını bilemeyiz. Fakat bunun zorunlu bir süreç olduğunun farkında olarak, bu durumu yaşadığımız anda, en azından daha az sıkıntı ve acı çekmek isteriz. Çünkü ne denli aklı başında veya havai olursak olalım, bu süreçte yaşadığımız olağanüstülüklere hiçbir şekilde hazırlıklı değilizdir. Her yeni durum, yarının sürekli olağanüstü bir düş gibi gözümüze görünmesi, bizi sadece şaşırtır ve korkutur. Burada dikkat çeken bir ayrıntı, bu dönemi aştıktan yıllar sonra, aslında gözümüzde büyüttüğümüz sözkonusu dünyanın, o denli abartılmayı hak edecek bir sıkıntı barındırmadığını kabul ederiz. Fakat o dönem yaşanırken, böylesi bir süreç daha önce deneyimlenmediğinden, durum her birey için biricik olarak yaşanır. İspanyol edebiyatının önemli isimlerinden Carmen Laforet'in Hiç isimli romanı, kahramanı Andrea'nın böylesi mucizeler ve olağanüstülüklerle dolu yetişkinliğe adım atma dönemini hikâye ediyor. Fakat bu romanı, bilinen gençlik romanlarından ayıran durum, Laforet'nin kahramanı Andrea'nın iç dünyasını tasvir ederken, bunu yaşanan aile ve toplumsal koşullarla da olabildiğince harmanlayarak vermesidir. Hiç 'in yetkinliği, kahramanının gençlik sıkıntılarını anlatırken, İspan... Devamını görmek için bkz. |  |
Leyla Şen, "62 yıllık 'hiç' ", Time Out İstanbul, Şubat 2008 Kusursuz inşa edilmiş aile-toplum-savaş üçgeninden bile sıyrılmayı bilen bir genç kadının hikâyesi geç de olsa bu kuşağın kadınlarına da ilham verir mi dersiniz? Şu 'kadın yazar' etiketi hiç sevimli değil, ama bazen kullanmak gerekiyor. Carmen Laforet, 1944'te Hiç'i 23 yaşındayken, üniversiteyi bırakarak ve kendisini tamamen edebiyata adayarak yazdı; o yıl ilk kez verilen Nadal Edebiyat Ödülü'nü aldı, 1945'te de –ödülün karşılığı olarak– roman yayımlandı. O günden beri –en azından İspanya'da– baskısı hiç tükenmedi. Hatırlatalım: 1945 yılı İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ertesi... Avrupa genç kızların yalnız başına bir şehirde yaşayıp roman yazmaları için pek de uygun bir yer değil. Ama bundan sonra olacak. Hem cephe gerisindeki kadın işbirliği hem de yavaş yavaş dağılmakta olan aile ve toplum yapısı sonucu. Gerisini biliyoruz, Batı toplumlarında kadınların kamusal ve özel alandaki varlıkları netlik kazanacak, 60'lardaki cinsel devrimle taşlar hepten yerinden oynayacak. Yine de 1944-1945 bütün bunların tohumlarını barındırmakla birlikte, hâlâ zor seneler. Üstelik bir de şunlar var: Laforet 1939'da 18 yaşındayken Barselona'ya üniversiteye gitmiş (akrabalarının yanına); 1942'de Madrid'e geçmiş: Hem bölüm, hem üniversite hem de şehir değişimi yani. Dolayısıyla karşımızda sadece ödül alacak kadar yetenekli değil, dünyanın en zor zamanında bu zor zamanları hikâye edecek, hikâyesi kendi yaşamıyla... Devamını görmek için bkz. |  |
|