Ah'lar Ağacı Kapak Tasarımı: Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Kasım 2012 | 18. Basım: Ağustos 2024 |
| İÇİNDEKİLER |
Ah'lar Ağacı Siz Aşktan N'anlarsınız Bayım? Kalbimin En Doğusunda Samson ve Dalila Pollyanna'ya Son Mektup Müsveddeler Karınca Kumu Ağlayan Kaya Paragraf Başı | OKUMA PARÇASI |
Siz aşktan n’anlarsınız bayım?, s. 35-36 Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Alt katında uyumayı bir ranzanın Üst katında çocukluğum... Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı. Aşk diyorsunuz, limanı olanın aşkı olmaz ki bayım! Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca Havı dökülmüş yerlerine yüzümün Büyük bir aşk yamadım Hayır Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım... Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı. Aşk diyorsunuz ya Ben istemenin Allahını bilirim bayım! Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Balkona yorgun çamaşırlar asmayı Ki uçlarından çile damlardı. Güneşte nane kurutmayı Ben acılarımın başını Evcimen telaşlarla okşadım bayım. Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum. İnsan kaybolmayı ister... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Fikri Sabit, "Şairin dalgınlığa gelmek isteyeni", Sabitfikir Dergisi, 9 Kasım 2012 Didem Madak... Beyaz, çilli, kadın, şair... O annesinin ölüsünü şiirle yıkamak istemiş ya, ben de onu varlığını yokluğunu ölüsünü dirisini şiirle yıkamak istiyorum kaç gündür, yüksek sesle okuyorum, çamın dibinde mercanköşke ve limon ağacına doğru giden sesin yankısından medet umuyorum. Daha ileri gitmiyorum ama. "Kime ne anlatarak bitirsem hayatımı/ Ölümüme de bir şiir yamar nasıl olsa birileri artık," dediği için, en azından şiirsel olarak susuyorum. 2011'de 41 yaşındayken öldü Didem Madak; annesinin erken ölümünü kendine ah eden şair geride bir kız çocuğuna erken ölmüş bir anne şair bırakarak… Bunu bu ay yeniden basılan üç şiir kitabını birer birer karıştırırken öğreniyorum ve düşünüyorum, şairlik belki de kuşaklar boyu süren bir laneti yeniden yeniden yaşamak, ya da o tuhaf şair duyarlığından yeni bir lanet yaratmak… Kim bilebilir, yine şairlerden başka... Öykülemeci şii... Devamını görmek için bkz. | |
Esra Yalazan, "Ah’lar Ağacı’nın dili", Taraf Gazetesi, 4 Kasım 2012 Bir hayat neye yarar? Uçsuz bucaksız bir soru değil mi? Neresinden tutsan yabani otlar gibi yakar tenini. Bazıları bu soruya cevap verememenin huzursuzluğuyla kavrulur, bazıları da “biricik” olmanın bilinciyle avunur. Ben soruları cevaplardan daha çok severim. İçinde boğulduğum çatışmalara, zehirli çelişkilere, bağımlısı olduğum takıntılara yenik düştüğümü, bunun o kadar kötü olmadığını sıradan bir ömrün fırtınalı kıyılarında dolaşarak ve epey kayıp vererek öğrendim. Bu “yenilgiler tarihinden” geriye tam ne kaldı bilmiyorum. Görebildiğim, sadece kendime göre eşsiz bir hikâyeler koleksiyonuna sahip olduğum. Onları anlatabilmek için henüz annemin karnındayken, mırıltılarını, inlemelerini, iç çekişlerini işiterek öğrendiğim buruk melodili bir dilim var. O dille dünyayı kavramaya, kendimi anlamaya, bu dünyadan gelip geçişimi anlamlandırmaya çalışıyorum. Kendimi hikâye ederken, bağırırken, ağla... Devamını görmek için bkz. | |
Nurduran Duman, "Şiire kadından eklenen sözcükler", Milliyet Kitap Eki, Kasım 2012 Geçtiğimiz yıl temmuz ayında hayatını kaybeden şair Didem Madak'ın tüm kitapları, şairin ölmeden önce son yazdığı şiir de eklenerek yeniden yayımlandı. Bu, çok ağrıyan bir hüznün ağır bastığı güzel bir haber: Didem Madak’ın tüm kitaplarının (Grapon Kâğıtları, Ah'lar Ağacı, Pulbiber Mahallesi) tekrar basımları yayımlandı. Pulbiber Mahallesi"ne, şairin dergilerde yer almış ama kitaplarında bulunmayan dört şiirinin olduğu bir bölüm eklenmiş. “Ardından” adlı bölümde dostu Müjde Bilir’in “Didem’le ilgili şeyler...” metni de bulunuyor ve kitabın sonunda yer alan “128 Dikişli Şiir” Didem Madak’ın yazdığı son şiir olma özelliği taşıyor. “Ve hayatta kalmanın yanında / İnandım şiir bir gevezelikti” diyor Madak, “128 Dikişli Şiir”de. Burada yaşam’ı önceliyor öncelemesine de ardından gelen dizelerle hiç ara vermeden, bir an, bir b... Devamını görmek için bkz. | |
Burak Kayaoğlu, "Bitimsiz bir ah! Didem Madak", Birgün Kitap Eki, 16 Şubat -1 Mart 2013 “sıkı tutunun şairlere/ kurtarırsa onlar kurtarır/ onca boş laftan/ batmadan dünyanız” Etkilenmemenin mümkünsüzlüğü içinde yazmıştım yukarıdaki dizeleri. Birkaç hafta önce. Beni birkaç haftadır etkisinde tutan, üç şiir kitabını ardı ardına okuduktan sonra. Ve yıkılır yıkılmaz, kendi içinde, devrilip. 1970 yılında doğan Didem Madak, ilk şiir kitabı Grapon Kâğıtları’nı 2000 yılında, ikinci kitabı Ah’lar Ağacı’nı 2002’de ve son kitabı Pulbiber Mahallesi’ni 2007’de yayımlatıyor. Ne bir tanıtım ne de piyasaya yanaşık bir “reklam” amacı taşıyor bu yazı. Tanınmaya gereksinimi yok Didem’in. Ama bu durum, insanların da Didem Madak şiirini tanımaya ihtiyacı olmadığı anlamına gelmiyor. Her yaşam, bir gün kendini tamamlıyor. Yaşam kavramı yaşamaya; ve fakat hem bir kavram olarak hem de yaşanabilmiş olanlarla birlikte el ... Devamını görmek için bkz. | |
Ahmet Ada, ''Gündelik hayatın şiiri: Didem Madak'', Şiirden Dergisi, Sayı : 19, Eylül-Ekim 2013 Didem Madak’ı 2011 yılında yitirdik. 1970 İzmir doğumlu. Liseyi İzmir’de bitirdi; daha sonra Dokuz Eylül Üniversitesi’nde öğrenimini tamamladı. İlk şiirleri Sombahar ve Ludingirra dergilerinde yayımlandı. İlk kitabı Grapon Kâğıtları (2000) ile İnkilâp Kitabevi Şiir Ödülü’nü aldı. İki yıl sonra Ah’lar Ağacı (2002) kitabı yayımlandı. Pulbiber Mahallesi (2007) son kitabı. Metis Yayınları Kasım 2012’de şairin üç kitabının yeni basımları yaptı. Gündelik dilin retoriği bütün şiirlerinin temelini oluşturuyor. Bireyin gündelik hayatı en ince ayrıntılarla şiirine giriyor. Onun şiirlerinde alışılmamış bağdaştırmalara, dilsel, sözcüksel sapmalara rastlanmaz. Narrative anlatım öne çıkıyor. “Gibi” ilgeciyle yapılan benzetmeler çoğunluktadır. Grapon Kâğıtları’ndan birkaç örnek vereyim: “Kocaman bir dağ lalesi gibi”... Devamını görmek için bkz. | |
Emek Erez, "Didem Madak’tan bize kalan kadın Ah’ları", Edebiyat Haber, 13 Ağustos 2014 Tayfun Atay Çin İşi Japon İşi kitabında kadın ve erkeğin cinsiyet rollerinin oluşumuyla ilgili çok güzel bir tanımlama yapar; “Kadın pembeyi almıştır çünkü pembe, evdir. Eve hapsolan kadın pembe hayaller kurmaya mahkûmdur. Erkek maviyi almıştır. Mavi, gökyüzüdür, dışarısıdır, yaşamdır.” Toplumsal cinsiyet rollerinin tarihsel süreç içerisindeki değişimi insanın teknolojik anlamdaki “ilerlemesiyle de” ilgilidir. Sabanın icadıyla ortaya çıkan süreç erkek gücünün ön plana çıkmasını sağlarken, kadının daha çok ev çevresinde bir yaşama hapsolmasıyla sonuçlanmıştır. Ve bu gün kadınlık ve erkeklik rollerinin oluşumunda bu durumun oldukça yüksek payı vardır. Çocukluğumuzdan itibaren bu rollere uygun biçimler alırız kadınların ve erkeklerin gelecekte nasıl bir yaşam süreceği daha çocukken oynanan oyunlarla, aile içindeki iş bölümüyle şekillenir. Elbette yukarıda bahs... Devamını görmek için bkz. | |
|