| ISBN13 978-975-342-252-9 | 13x19,5 cm, 144 s. |
|
Troya'da Ölüm Vardı, 1963 | Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, 1970 | Göçmüş Kediler Bahçesi, 1979 | Kısmet Büfesi, 1982 | Gece, 1985 | Kılavuz, 1990 | Narla İncire Gazel, 1993 | Ne Kitapsız Ne Kedisiz, 1994 | Altı Ay Bir Güz, 1996 | Lağımlaranası ya da Beyoğlu, 1999 | Susanlar, 2009 | Halûk’a Mektuplar, 2013 | Şiir Çevirileri, 2014 | Enis Batur’a Mektuplar ve Ankara Yazıları, 2024 |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Füsun Akatlı, "Öteki Metinler’e Bakış", s. 7-8 Bilge Karasu'nun yayıma hazır hale getiremeden ardında bıraktığı yazılı kalıtı üzerinde yaptığım çalışmaların ürünü iki kitap oldu. İlkinde: Lağımlaranası ya da Beyoğlu'nda, yazarın kurmaca/an-latı kapsamında düşünülebilecek yazılarını bir araya getirdim. Öteki Metinler ise, düşünsel/kuramsal ağırlıklı denemeleri, metinleri, bunlarla birlikte okunabilecek notları ve Karasu'nun günlüklerinden seçmeleri kapsıyor. Bu ikinci kitapta, kendiliğinden, "öteki" kavramı ağırlık kazandı. Bilge Karasu'nun çoğunu yaşarken yayımlamamış olduğu, otuz yıla yayılan düşünce ürünleri, dilden yazıya, yazıdan yaşama uzanan bir perspektifte hep "öteki"yi, "yabancı"yı, "tanıma", "tanınma" ve "tanıtma"yı sorgulamakta. Öteki Metinler, Ne Kitapsız Ne Kedisiz ile bir arada okunduğunda; düşünsel etkinliğinin merkezine yazı'nın ve yazın'ın sorunlarını yerleştirmiş, yaşama bakışını o odaktan beslemiş bir yazarın satırlarının arasına sinmiş "felsefe"si, tamamıyla olmasa da, anlamlı sayılabilecek bir ölçüde kavranabilecektir. Yazarın, başkalarının okumasında sakınca görmediği günlüklerinden, bu "felsefe"nin yaşamındaki izlerini sürmeye elverişli olabilecek "günler"i seçerek ve son yirmi ay içinde tuttuğu Ayna/Sıla notlarını da, onun "Yama Bohçası" olarak düşündüğü bu bitmemiş, bitmeyecek kitaba ekleyerek bir çeşit "bütünlük" oluşturmaya çalıştım. Okurlarının Bilge Karasu'yu "tanıması" için kitaplarından biri –herhangi biri– de bir kapı aralar elbet; ama yazdıklarının, yazabildiklerinin tümünü okuyabilmek, o kapıyı ardına kadar açmasa da, kapıları çoğaltacak, ışıkları-gölgeleri çeşitlendirecektir. Bir "imge" kurmak, Karasu'ya göre, her zaman, her durumda ucu açık bir iştir. Ama o, ulaşılabilecek verileri, koşulları elverdiğince, tüketesiye kurcalardı imgelerini. Onun geride bıraktığı yazılarını, aynı şeyi yapmak isteyecek okurlarını düşünerek kitaplaştırdım. Özellikle onlar için. Bilge Karasu "okur" yetiştiren bir eğitimciydi aynı zamanda. Bu "iş"ine öyle dört elle sarılıyordu ki, eğitimcinin yazar Karasu'nun zamanından çalıyor olmasını bile içine sindiriyordu. Öteki Metinler biraz da onun bu "misyon"unu sürdürecek bir kitap oldu. Bilge Karasu, vakitsiz ölümüne direnememiş olsa da, kendi söylemine son noktayı kendi koymalıydı. İşte ben bir anlamda bunu gerçekleştirmek istedim. Baktım: Üç nokta koymuş. Ben de o üç noktayı aldım, bu son iki kitaba taşıdım. Artık emanetçi aradan çekiliyor ve yazar, hep olmak istediği yerde: okurla karşı karşıya. |