| ISBN13 978-975-342-056-3 | 13x19,5 cm, 104 s. |
Liste fiyatı: 120.00 TL İndirimli fiyatı: 96.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":120.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"529","item_name":"Ne Kitapsız Ne Kedisiz","discount":24.00,"price":120.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et |
Troya'da Ölüm Vardı, 1963 | Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, 1970 | Göçmüş Kediler Bahçesi, 1979 | Kısmet Büfesi, 1982 | Gece, 1985 | Kılavuz, 1990 | Narla İncire Gazel, 1993 | Altı Ay Bir Güz, 1996 | Öteki Metinler, 1999 | Lağımlaranası ya da Beyoğlu, 1999 | Susanlar, 2009 | Halûk’a Mektuplar, 2013 | Şiir Çevirileri, 2014 | Enis Batur’a Mektuplar ve Ankara Yazıları, 2024 |
Diğer kampanyalar için | |
|
| | Ne Kitapsız Ne Kedisiz Yayıma Hazırlayan: Sosi Dolanoğlu Kapak Tasarımı: Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mayıs 1994 | 13. Basım: Ekim 2022 |
Bilge Karasu'nun özellikle genç okurlarımızca en çok okunan kitabı galiba... 1994'te Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'nü aldı. Birçok okurumuzdan en güzel isimli kitabınız diye övgüler almıştık, ilk kez yayımlandığında. "Ona bakıyorum. Susuyor. Önüne bakıyor. Çocukluğundan beri bu oyunu oynar: Gözetlenme oyununu. Önceleri belki bir suçluluk duygusuydu bu: Kendisine dikilen göz Tanrının, anasının, büyüklerden birinin, sevmediği birinin gözü olur, kınardı o anda yaptığını. Adı konmadan yaşanırdı bu suçluluk. Şimdi ise gerçekten bir oyun: kimi dakikayı, 'bakan, gören varmış gibi yaşamak'... Karasu kendi kendine bir şeyler anlatır, gözetlenme oyunu da o sıra oynanır. Bakan göz o anlatılanı dinlemektedir. Nasıl gözse!.. İşte bundan ötürü bakıyorum ona. Baktığımı biliyor, susuyor, önüne bakıyor. Ne düşündüğünü bildiğimi biliyor." – Bilge Karasu | İÇİNDEKİLER |
Ne Kitaplı Ne Kitapsız İmge Üretiminde Roman Hâlâ İlk Sırada İletişimin Güçlükleri Üzerine Yerli Yersiz Sözler "Yeni" Dediğimiz Üzerine Cinayetin Azı Çoğu Bir Hayvanla Yaşamak "Dostlarım Üzerine" Diye Söze Girişerek... Bilge Karasu Adlı Birinin 50. Yaşı Üzerine Metin Taslağı | OKUMA PARÇASI |
"Ne Kitaplı Ne Kitapsız", 1987, s. 7-12 Hangi yazar –okumayı yaşamının bir parçası saymışsa– kitap üzerine, kitaplarla ilişkileri üzerine bir şeyler yazmamış? Öncellerime bir kandille ben de katılayım, nesne-kitapla ilişkili bir soru sorduğunuza göre(*) oradan başlayayım. Yaşamımın en pahalı, en imrenilir üç kitabını, 20-22 yaşlarım arasında "yaşadım". Pahalıydı, ama bana göre; değeri, imrenilirliği ise, benim için, geniş ölçüde metindeydi. Bugün, gene de çok güzel kitaplar sayarım onları. Aradan geçen 35 yıl onları bir parçacık "tarih" de kıldı. Ciltleri, kâğıtları, baskıları… Ama o gün de, büyük olasılıkla bugün de, kitap "pazarı" kurtlarının (canis lupus anlamında) dönüp bakacakları şeyler değil. Diyeceğim, öylesinin elime geçmesi, bu metinlerin daha ucuz baskılarının bulunmayışındandı. Yaşamımın tek yatırımı kitap oldu ya, "pazar"lık değerliye önem vermediğim için paramı "hava"ya yatırsaymışım durum pek değişik olmazmış. Binlerce kitabımın arasında "... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Nurdan Gürbilek, “Ne kedisiz ne korkusuz”, Virgül, Sayı 9, Haziran 1998 Bilge Karasu'nun metinlerinin belirgin bir özelliği var: Birçok edebiyat metninde bir arka plan, bir dekor olan, öyle olmadığında bile bir metafor olmaktan öteye geçemeyen hayvanlar onun metinlerinde çoğu zaman anlatının merkezindedirler. Aslında bu yalnızca hayvanlar için değil, deniz, ağaçlar, bitkiler, taşlar için de geçerlidir. Hepsi Karasu'nun "dirim" dediği sahnedeki payları açısından metinde yerlerini almış gibidir. Çünkü bu metinlerin konusu biraz da bu sahnenin kendisidir: İnsanlar "dirimle kurdukları en eski ilişkileri" açısından, hep bu unutulmuş sahne içinde var olurlar. Ben bu yazıda Karasu'nun metinlerine, oradaki hayvan imgesinden yola çıkarak bakmak istiyorum. Gerçekten de Karasu'nun birçok anlatısının merkezindedir hayvan. Göçmüş Kediler Bahçesi'nin birçok masalının; "Avından El Alan"ın, "Bir Ortaçağ Abdalı"nın, "Korkusuz Kirpiye Övgü"nün, "Yengece Övgü"nün kahramanı bir ... Devamını görmek için bkz. | |
Belgin Önal, “Bilge Karasu-Cemil Kavukçu: Yazarın iki ayrı dünyası”, Varlık, Mayıs 2010 80. doğum yılında Bilge Karasu’nun anısına... “... yazıcıdır, yazıcı olduğu için de söz-/cüklerin, sözcüklerin dünyaya kattığı im-/gelerin kölesidir...” H. Bianciotti El Amor no es Amado(1) Bilge Karasu öykülerinin hemencecik, bir solukta okunmayacağını daha ilk satırında anlar kişi. Bir sessizlik, bir çift göz ve bir öykü yetmeyecektir okurken. Kılıçlar kuşanılmalı, algı, dikkat, önceki zamanlarda biriktirilmiş felsefi bir bakış, anlayış yanı başınızda olmalıdır. “Geceleri, çoğu zaman uyanık, beklerim. Uyuyanların uykusunun kapısında dikilen nöbetçiyim ben; o uyku benden sorulur. Düşün kalıba girmez kütlesi üzerinde yüzen ruhum ben.”(2) Okurunu yeniden yaratan yazardır Bilge Karasu. Anlamamız gerekenleri imler bize. Bu anlamda yazarın da, okuyanın da işi pek kolay değildir. Yazar, çünkü, bir kitap yazmakla bitirmemiştir işini. “Na... Devamını görmek için bkz. | |
Semiha Şentürk, “Kitapsız, kedisiz ve onsuz 15 yıl: Bilge Karasu” Milliyet, 20 Temmuz 2010 Brezilyalı yazar Clarice Lispector, “Yumurta ve Tavuk” adlı metninde klasik ‘yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan’ sorusuna ayrıksı ve son derece özgün bir cevap getirir. O metinde öne sürdüğü düşünce şu şekilde özetlenebilir: Tavuk yoktur aslında; tavuk yalnızca yumurtanın gördüğü bir düşten ibarettir. Bir başka deyişle, tavuk sadece yumurta var olabilsin diye vardır. 15. ölüm yıldönümü nedeniyle Bilge Karasu’nun edebiyatını tanıtmayı amaçlayan bu yazıya Lispector’un bu düşüncesiyle başlamamızın nedeni, tavuk ve yumurta sorusuna verilen bu cevabın bir benzerini Bilge Karasu’nun, kendi edebi faaliyeti boyunca da verdiğini düşünmemiz. Bu bağlamda, yapmamız gereken yumurta ve tavuk terimleri yerine yazar ve yapıt terimlerini koymak ve soruyu bu kez şu biçimde sormak: “Yazarlar mı kitapları yazar, kitaplar mı yazarları?” Soruyu bu şekilde sormak, esasında bir yazarın edeb... Devamını görmek için bkz. | |
|