Gaye Özdemir, "Edward Said olmadan önce", Taraf Kitap, Eylül 2014
Hayatı, uzun ve ince bir yol olarak algılamak çizgisel bir düzlemde ilerlediğimiz algısını da beraberinde getiriyor. İster kadercilik deyin adına, ister evrenin çekim gücü: Edimlerin, eylemlerin, eylemsizliğimizin, hâsılı cümle ritmiyle bugünümüzün dünün doğal bir uzantısı ve sonucu olduğunu kabul ediyoruz.
Hatırlamak ve UnutmakOysaki dünümüzle bugün, dün olduğumuz insanla bugün yansıttığımız kişi arasında sadece geçen zamanla da açıklanamayacak derecedeki büyük ve göz korkutan uçurumlar, insan doğasının daha çetrefil olduğunu düşündürüyor ister istemez. Bu büyük uçurum nasıl kapanır? Kapanabilir mi? Dahası elzem midir bu? Hatırlamak, bir hatırat kurmak geçmiş ve öteki sizler üzerinden bugüne ne sağlar, sizden ne kaybettirir?
Zamanımızın en büyük düşünürleri arasında gösterilen Edward Said, Yersiz Yurtsuz adlı hatıratını kaleme almasının asıl nedenini “bugünkü yaşamımla o günlerdeki yaşamım arasındaki zamansal ve mekânsal uçurumun iki yakasını bir araya getirme ihtiyacı” olarak tanımlıyor. Zamanında İletişim Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan Aylin Üçler’in incelikli çevirisi, Metis tarafından yeniden basıldı.
Baskıcı Aileden Kaçarak...
Yıl: 1991. Said, lösemi olduğunu öğrenir. 1994 yılında “bugüne anlam verebilmek ve kaybolup giden bir dünyanın anısını canlı tutabilmek adına” çocukluk ve ilkgençlik anılarını yazmaya başlar. Out of Place, ancak 1999’da okurla buluşacaktır. Anılarıyla New Yorker Kurmaca Dışı Kitap Ödülü’nü de kazanacak olan Said, 2003’te yaşamını yitirecektir. Edward Said, “Edward Said olmadan öncesi”ne uzanıyor bu kitabında. Lübnan’ın yılankâvi sokaklarından Kahire’nin zıtlıklarla bezeli kozmopolit caddelerine ve İsrail’in devlet statüsünü almasından önce 40’lı ve 50’li yıllarda Filistin’de yaşanan değişimleri, ABD’nin sadece kendine benzeyen ABD’liliğini o gün algıladığı şekliyle ve tatlısert bir üslupla anlatıyor Said. “İngiliz olduğu su götürmez bir” isimle apaçık Arap izleri taşıyan soyadı, gittiği hiçbir yerde peşini bırakmayacaktır. Sonrasında İngilizce ile Arapça arasında salınırken de aynı yabancılığı hissedecektir o: Yersiz ve yurtsuzdur o.
Said, “Ortadoğu’daki değişimlerin epey şahsi bir bakış açısından gayrıresmî kaydı” olarak da okunmasını istedi hatıratında, ailesinin kişiliği ve hayatı alılmaması üzerindeki etkilerine özellikle değiniyor. Baskıcı bir baba figürü ile her hareketini izleyen bir annenin daimi alakası altında büyümeye başlayan Said, olgunlaşmasının ancak ve ancak ailesinden ayrılmasıyla mümkün olduğunu bilir.
Yersiz Yurtsuz’da, siyaset ancak hepimizin hayatını etkilediği hâliyle yer alıyor. Anlatının merkezine yerleşmeyi asla başaramasa da, Demokles’in kılıcı gibi atmosferin aldığı şekli derinlemesine etkiliyor. Said de o günleri anarken “politikanın hayatının merkezinde olmadığını özellikle” vurguluyor.
Yersiz Yurtsuz, geçen yüzyılın en büyük düşünürlerinden birinin kişisel ve epey tantanalı gelişimini anlatıyor. Yer yer şiirsel, yer yer de romantik bir üsluba yakın duruyor. Said ama son tahlilde hiçbir tanımlamaya girmemeye özen gösterircesine yazıyor adeta. Zira o hep ve daima "Yersiz Yurtsuz."