ISBN13 978-975-342-598-8
13x19,5 cm, 520 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Yüzüklerin Efendisi, 3 Kitap Takım, 0
Kralın Dönüşü, 1998
İki Kule, 1998
Yüzüklerin Efendisi, 2001
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Sevin Okyay, “Gerçek gibi hikâye: Yüzüklerin Efendisi”, Radikal Kitap Eki, 21 Aralık 2001

Hayal gücünün has çocuğu fantezinin yükseldiği bir dönemdeyiz. Bu dönemin en parlak yıldızlarından biri Harry Potter'ın yaratıcısı Joanne Kathleen Rowling'se, bir diğeri de fanteziye hâkimiyetini ilk kez Hobbit'le kanıtlamış olan John Ronald Reuel Tolkien'dir: Her haliyle Victoria devrine has niteliklere sahip, münzevi sayılmasa da şan şöhretten kaçmış, mazbut bir dilbilim profesörü.

J.R.R., Hobbitten on yedi yıl sonra yayımlamaya başladığı Yüzüklerin Efendisi'yle benzersiz bir efsanenin de yaratıcısı oldu. Rowling onun yanında her anlamda yeniyetme sayılır. Tolkien, hayranlarına göre, saygın bir dilbilimci ve yazar, özellikle 1960'lı yıllarda ona karşı çıkanlara göre ise, yolunu şaşırıp 'kaçış edebiyatı'ndan bir örnek sunmuş bir akademisyendi. Aynı yılların beat kuşağı ise, 'Gandalflar ölmez', 'Frodolar ölmez',

'Başkan adayımız Gandalf' yazılı tişörtlerle dolaşıyor, Orta Dünya'yı mekân edinmiş bu müthiş arayış hikâyesiyle kendinden geçiyordu.

Yüzüklerin Efendisi'nin anlattığı hikâye, mekândan mekâna sıçrar, sayısız karakteri ve ayrıntıları sayesinde son derece inandırıcılık kazanan bir hayal dünyası vardır. Daha da önemlisi, aralarında köprü kurulmuş mitolojisi ve icat edilmiş dilleriyle, bir dilbilim şaheseridir. Bu yeni mitolojinin yazarının kelimelere duyduğu ilgi çocukluğunda başladı, annesinin dizi dibinde Latince öğrendi. "Sonra diller icat etmeye başladım, ama çok geçmeden bu dillerin bir kültür içinde var olmaları gerektiğini fark ettim. Onları konuşacak insanlara ihtiyacım vardı."

J.R.R. Tolkien 3 Ocak 1892'de doğdu. Babası öldüğünde üç, annesi öldüğünde 12 yaşındaydı. Birmingham kırlarında, mutlu bir çocukluk geçirdi. Kırlık bölgeye sevgisi yazdıklarında da, çizdiklerinde de açıkça görülür. Annesinin ölümünden sonra küçük kardeşi Hilary'yle J.R.R.'ı bir Katolik rahip yetiştirdi. Tolkien klasik dillerle ilgilendi, derken Anglosakson ve orta

İngilizce'yi keşfetti. Bu aralarda dilbilim yeteneklerini geliştirerek, peri ya da Elflere uygun bulduğu diller de icat etmeye başlamıştı. Oxford'a İngiliz dili ve edebiyatı okumaya gitti, savaşa gönderilince okulda tanıştığı, hayatının aşkı Edith Bratt'la evlendi. Üç arkadaşını kaybettiği savaştan sonra New English Dictionary'de çalışmaya başladı, bir yandan da The Lost Tales / Kayıp Hikâyeler'i yazıyordu, bunlar daha sonra Silmarilliona dönüştü. Leeds Üniversitesi'ne okutman olarak girdi, 1925'te ise Oxford'da Anglosakson dilleri profesörüydü.

Bu arada ailesi için de mitolojik hayal gücünü kullanıyordu. Onlar için önce The Father Christmas Letters / Noel Baba Mektupları'nı yazıp resimledi, sonra da Hobbit'in hikâyesini anlattı. Hobbit 1937'de yayımlandı. Popülerliğiyle onu şaşırtan Yüzüklerin Efendisi'nin tamamlanıp basılması ise 1954'ü buldu. Tolkien emekliye ayrıldıktan sonra Oxford kentine yerleşti, 1973'te öldüğünde, oğlu Christopher'ın editörlüğünü üstlendiği Silmarillion'u geride bırakmıştı. Kendi de uzun yaşamıştı ama, kitapları ondan çok daha uzun süre yaşayacak. Üslubundan hoşlanmayanlara hayret etmese de, Yüzüklerin Efendisinin yüzyılın kitabı seçildiğini duysa büsbütün şaşardı herhalde.

Tolkien'in şaheseri; kitabın başında yer alan şiirdeki yüzüklerden bir tanesi, Hükmeden Yüzük, hepsine hükmedecek olan Tek Yüzük üzerinedir. Karanlıkların Efendisi Sauron'un bizzat döktüğü, sonra da kaybettiği Yüzük. Sauron'un asırlar önceki bu kaybı, gücünün de büyük ölçüde kaybolmasına yol açar. İnsan ve Elflere karşı yenildikten sonra ruhunu koruyan Sauron (henüz kapaksız bir göz halindedir), binlerce yıl sonra yeniden güçlenmeye başlar. Doğu'daki Gölge olur ve yeraltının pespaye yaratığı Gollum sayesinde Yüzük'ün kaybolmadığını öğrenir (Biz zaten hikâyenin bu kısmını Hobbitten biliriz). Neyse ki, Suauron'un planlarını boşa çıkarmak için herkesten çok uğraşan büyücü Gri Gandalf da durumu başından beri bilir ve yüzüğü bulan Bilbo'nun genç kuzeni Frodo'yu (arzusu hilafına Taşıyıcı olmuştur), onu götürüp Ateş Dağı'nın derinliklerindeki Kıyamet Çatlakları'na atmakla görevlendirir.

Elrond'un sarayında toplanan Divan'da, sekiz varlığın Frodo'ya eşlik etmesine karar verilir: 'Yüzük Kardeşliği', böylece dokuz kişiden oluşur. Karanlıklar'ın kara küheylanlı Dokuz Süvarisi'ne karşı, Dokuz Piyade: Bilbo Baggins'in kitapta kuzeni, filmde yeğeni ve mirasçısı olan Frodo Baggins, sadık hizmetkârı Samwise Gamgee, genç Hobbit arkadaşları Merry (Meriadoc Brandybuck) ve Pippin (Peregrin Took); Hobbitteki Thorin Meşekalkan'ın 12 arkadaşından Glóin'in oğlu Cüce Gimli, Gondor'dan Denethor'un vârisi insanoğlu Boromir, Kuzey Kuytuorman Elflerinin kralı Thranduil'in oğlu Legolas, Sauorn'un yüzüğünü parmağıyla birlikte kesip alan

İsildur'un soyundan Arathorn oğlu Aragorn, nam - ı diğer Yolgezer (bir insan daha). Ve elbette, büyücülerin en güçlülerinden Gandalf. Tolkien'in hikâyeleri kelimelerden doğardı. 'Diyelim ki bana sıradan bir kelime söylediniz,' derdi. 'Mesela, 'cellar door (sellır dor) / kiler kapısı'. Ben bunu duyunca aklıma Selador diye bir isim gelir, buradan bir karakter çıkarırım, o karakter de bir macera yaşar.' Hobbit, sınav kâğıtlarını okurken aklına gelmişti, henüz ne olduğunu bilmeden boş bir kâğıda bir kelime yazmıştı. Sonra Hobbitler ortaya çıktı: onun çocukluğunun kırlarını hatırlatan Shire'da yaşayan neşeli ama dayanıklı Buçukluklar / Halflings. "Bütün mitlerin Gal, İskoç, İrlanda, Fransız ya da Alman miti olması beni üzüyordu. Bir İngiliz efsanesi yaratayım dedim." Dizgi hataları yüzünden onu bir türlü tatmin etmeyen kitapta en son belli başlı tashihleri 1966 yazında yaptı. Sonraki tashihler üç oğlunun

en küçüğü, dört çocuğunun üçüncüsü ve eserleriyle ilgili her şeyden sorumlu kıldığı, babası gibi dilbilimci, Oxford'da öğretim görevlisi Christopher Tolkien'e ait.

1930'ların sonundan 1950'lerin ortasına kadar üzerinde çalıştığı Yüzüklerin Efendisi, tek kitap olsa da, zaman zaman üç cilt halinde yayımlanıyor. Metis'ten çıkan Türkçesi de üç cilt. Kitap, filmin altyazılarını da çeviren Çiğdem Erkal İpek'in imzasını taşıyor. Kitabın editörü ve şiir/şarkıların çevirmeniyse, Bülent Somay. Keşke Hobbiti de onlar yapsaymış. Somay, kitabın başındaki 'Yayıncının Notu'nda, Orta Dünya halklarının farklı lehçelerine de değiniyor: "Örneğin Elfler oldukça resmi ve ağdalı, büyük ölçüde 'Shakespeare dönemi' İngilizcesi ile konuşurken, Rohirrimler daha da eski bir İngilizceye sahipler. Türkçede Elf lehçesini daha ziyade 'Lisan - ı Osmani' ile karşılarken, göçebe, at sırtında yaşayan Rohirrimlerin lehçesini daha bir 'Orta Asya' Türkçesi ile karşılamayı seçtik."

Evet, Yüzüklerin Efendisi üç bölümlü bir kitaptı, yani Victoria devrinden beri duyulmamış bir şey. Savaş ve Barış'tan uzundu. Sadece bir tarihi kitap değildi, dünyanın hayali bir çağında icat edilmiş tarihi naklediyordu. İçinde sihir, konuşan ağaçlar, tuhaf kahramanlar vardı, hiç seks yoktu. Şarkı şeklinde şiirlerle doluydu, oysa her yayıncı şiirin felaket anlamına geldiğini bilir. Üstelik yedi tane bilgi saçan eki vardı. Lafın kısası, bir yayıncı kâbusuydu, çılgınlıktı ve dünyanın en popüler kitabı oldu. Ama, aksine akıl yürütmelere karşın, bir alegori olmadı, asla. Yazarı alegori konusunda şöyle diyordu: "Varlığını sezecek kadar yaşlanıp bezdiğimden bu yana, alegorinin her türlü tezahüründen bütün kalbimle nefret ederim." Onun için de, okur üzerinde yazarın hâkimiyet kurduğu bu yöntemden kaçınmış, bir tarih hikâyesi yazmıştı.

Tolkien önce mitolojisini ve efsanelerini kurdu. Hikâyesini Yüzük Savaşı'yla sona eren Üçüncü Dönem'de tamamladı. Zaten notlarını almaya daha Birinci Dünya Savaşı sırasında başlamıştı. Yazarı ömür boyu Katolik olduğu halde, Yüzüklerin Efendisi'nde örgütlü dinden eser yoktur (rahip de, tapınak da) ama insanlar gene de düzgün davranır.

İlahiyatçıların doğal ahlak, doğal görevler ve nezaket dediği şeyi kollar Tolkien: Düşen bir düşmana vurmamak gibi. Yüzüklerin Efendisi temelde bir iyiyle kötü savaşıdır, bir ruhsal olgunluk arayışıdır. Elflerle büyücüler yüzünden ona çocuk yazarı etiketi vurulması J.R.R'ı kızdırıyordu. Haklıydı da, çünkü Yüzüklerin Efendisi yer yer çok karanlıktır. Tolkien, gücün insanları, başka varlıkları ve yaratıkları nasıl yozlaştırdığını anlatır. Altın da gücün bir göstergesidir. Elf ecesi Galadriel, cüce Gimli'ye, 'Elleriniz altınla dolup taşacak, yine de altın sizin üzerinizde hüküm süremeyecek' der. Gandalf ise bir şiirle sıradan görünümlü Yolgezer'i över: 'Altın olan her şey parlamaz / Her gezgin yitirmemiştir yolunu...' Kötünün gücünün etkisinden uzak durmak için, adı söylenmez (Bkz.: Potter kitapları). Bilgili ve tecrübeli olanlar, gafil kahramanları bu konuda uyarır durur. İster hayır için olsun ister şer, düşmanın sanatlarını derinlemesine araştırmak tehlikelidir. Belki de kitabın bunca yıl etkili kalış nedenlerinden biri, insanın bu zaafının ezeli ve ebedi olmasıdır.

Belki de esas neden, Deniz Erksan'ın Yüzüklerin Efendisi'nin 'Sunuş'unu oluşturan yazısının başına aldığı dizede gizli. Kitabın Tek Yüzük'ü özetleyen esas şiirinin bir dizesinin değiştirilmiş hali: 'Hepsini büyüleyecek ve mutlulukla birbirine bağlayacak...'

J.R.R Tolkien operaya gitmekten pek hazzetmezdi, ama Wagner'in Yüzük çevriminin metnini gençliğinde adamakıllı incelemişti. Zaten Yüzüklerin Efendisi'nin ilk esin kaynağı da Wagner'in müzik / dramaları oldu. Tolkien'in yüzüğü de, Wagner'in yüzüğü de suda kaybolur. İkisini de pespaye birer yaratık bulup alır. Bu yüzüklerin gücü, daha üst düzey yaratık ve varlıklar arasında yankılar uyandırır. Öte yandan, mazbut, temkinli, biraz tutucu Tolkien'in Nazilere zerre kadar sempatisi yoktu. Kimi yorumcu, onun itirazlarına aldırmadan, Sauron'u Hitler'e benzetmiştir. Tolkien savaşın acılarını, Birinci Dünya Savaşı'nda yaşamıştı. Somme muharebesinde, biri hariç, en yakın arkadaşlarının hepsi ölmüştü. Kendisi genç yaşta, yeni evlendiği karısından ayrılıp savaşa gidişini, neredeyse mutlak bir ölüme gidiş gibi görüyordu. Döneceğini pek düşünmemiş. Ender söyleşilerinden birinde, Bill Cater'a gümbürdeyen bir sesle (heyecanlanınca ya da çok hoşuna giden bir kelime kullanınca, sesi değişip coşkulu bir tona bürünebiliyordu) bir şeyler okumuş.

'Hangi dil?' diye sormuş ve kendi cevap vermiş: 'Eski Gotik dilinde İsa'nın duası. Bunun bütün Avrupa'da konuşulan dil haline gelebileceğinin farkında mısınız?' Başka etkiler de var, tabii. Entler'in esin kaynağı, The Wizard of Oz / Oz Büyücüsü'ndeki konuşan ağaçlar olabilir ya da Dante'nin 'Cehennem'inde ağaçlara dönüşmüş intiharlar.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X