Kemal Varol, “Ayrılık taşları”, Radikal Kitap Eki, 5 Mayıs 2006
Bir şairin sonraki kitaplarında mesele edineceği konu kimi zaman önceki şiirlerinin birinde saklı durur. Söylenmiş ama üzerinde fazla durulmamış, işaret edilmiş ama detaylandırılmamış, adeta geçiştirilmiş bir mesele ya da kavram, çok sonra o şairin ana sorunsalı olarak karşımıza çıkar. Ya da tam tersi, daha önce olumlu aktarım yapılan bir mesele, aynı şairin elinde önceki anlamını geride bırakarak çok sonra başka bir anlama evrilir.
Birhan Keskin'in 20 Lak Tablet kitabında yer alan 'Enstrümantal' adlı şiirde benzer bir durum var. Keskin, bu şiirinde "ve kalbim, anlamıyor/adalet yok, niye?" diye soruyordu. Sorulan bu soru çok sonra yeni kitabı Y'ol'un çıkış noktası olmuş adeta. Ancak, dikkatli okunduğunda yukarıdaki sorunun bir hayıflanmayla sorulduğu anlaşılacaktır. Şairin Y'ol kitabındaki 'adalet' meselesine yaklaşımı ise farklılık arz ediyor. Daha önceki hayıflanmalı duygu tonu yerini bu kez biraz daha sert bir tona bırakmış. Sorulan soru bu kez şöyle değişiyor çünkü: "Ey kimselere değişmediğim/Ayrılığın neden bunca ağır?//Hani adalet?" Dikkat edilirse alıntılanan ilk dizelerde soru 'niye' gibi bir kelime vasıtasıyla sorulurken, alıntılanan ikinci bölüm dizelerde 'hani' gibi daha sert bir kelime tercih edilmiş. Bu değişim iki kelimeyle sınırlı değil elbet.
Bir imge olarak taş
Bu dizeler Birhan Keskin'in Kim Bağışlayacak Beni adlı toplu şiirlerinden; hepsi de 'taşlar'la ilgili: "Taş çatladı, devrildi günün yeli de/Çıkmadım senin yokluğundan", "Taş yarılıyor bir çiçek için, yol veriyor", "Kor bir yankıdan başka nedir ki taş", "taşın sabrı suyun ruhuyla büyüttün beni". Buraya alıntılanmayan benzeri birçok dizeyle beraber pek çok Birhan Keskin şiirinde 'taş' hep olumlu aktarım yapılan, Keskin'in varoluş tasarımının bir parçası olarak duruyor. Ayrıca, bu tasarımın Birhan Keskin şiirine atfedilen 'dingin', 'ahenkli' ve 'duru' gibi saptamalarla bire bir uyuştuğu da söylenebilir.
Peki, Birhan Keskin'in yeni kitabı Y'ol'da 'taşlar' nasıl bir anlama sahip? Bu soruya verilecek cevap, Birhan Keskin şiirinde yeni bir yol ayrımına gelindiğini, yukarıdaki saptamaların artık Keskin için kolay kolay yapılamayacağını da ortaya koyacak. Örneğin, daha önce hep olumlu aktarım yapılan 'taşlar' bu kitapta asıl anlamını kavramış görünüyor: "Her gün bir taş parçası söktüm içimden", "Al bu taşlar senin olsun", "İçimin duvarlarında bu taşlar oturuyor", "Bir masal/bir taş ağırlığında olabilir mi?", "Benim artık taş taşıyacak,/Taş kaldıracak, taş atacak,/halim mi var!". Birhan Keskin şiirinde alışılmadık ölçüde sert bir tonun hâkim hale geldiği, o dingin, duru halin artık geride kaldığı görülüyor.
İçerik düzlemindeki değişikliğe biçimsel birtakım denemeler de eşlik ediyor. Gerçi Birhan Keskin şiirinde daha önce de birtakım biçimsel denemelerin olduğu hatırlanacaktır ama bu denli yoğun biçimsel denemeler ilk kez bu kitapta görülüyor. Y'ol'da sıklıkla tekrar edilen, "filllllllllllan", "darmadağğğnıııımmm", "istememmm", "sonrasıdur " gibi kullanımlar bu biçimsel denemelere örnek gösterilebilir. Ancak, bütün bu denemelerin, şiir içi biçimsel bir deneme olarak değil, aksine başka bir amaçla yapıldığı görüşündeyim.
Birhan Keskin'le ilgili daha önce yazdığım bir yazıda, onun şiirinin 'iyi' şiir olma gayretinden özenle kaçtığını, şiirini her türlü şiirsel yükten arındırmaya çalıştığını vurgulamıştım. Keskin'in yeni kitabında, söz sanatlarından, şiirin verili imkânlarından özenle kaçtığı, hatta şiir dışı bir alan aradığı mutlak görülecektir. Kitapta sıklıkla tekrar edilen 'filan' ifadesi bu kaçışın güzel bir örneği kanımca. Tam bir söz sanatına başvurup, acı ve ayrılığı bir şeye benzetecekken, 'filan' ifadesini kullanarak şiirsel yükten uzaklaşıyor Keskin. Doğrusu ilginç bir arayış. Ama sonuçta, her ne kadar şiirsel kaygılarla yapılmamış olsa bile, bu girişimin şiire yeni imkânlar doğurduğu açık. Birhan Keskin'i okur katında önemli hale getiren tavırlardan biri de kanımca bu. Onun şiirden kaçtığı yer tam da hakiki bir şiirin kapısını aralamasına sebep oluyor. Şiiri kutsamayan bir şair Birhan Keskin. Okuduklarımız tam da bu yüzden sahih şiirler:
Ömrü gurbette geçenler gibiydim senin yanında
Duymadın mı, çok söyledim?
O uzun gurbette,
Ben senin "adalet" diye diye nasıl unufak olduğunu
gördüm.
Göre göre, duya duya,
yine de bigâne olarak her şeye.
Tecellinin içinde ecel durur sevgilim, görmedin mi?//
Adaletin içinde bir zalim oturur.
Adalet ve zalimlik
Bu dizeler, Birhan Keskin'in yeni kitabı Y'ol'da yer alan kırk üç bölümlük 'Taş Parçaları'nın tam ortasında duruyor. Adalet ve zalimlik meseleleri etrafında şekillenen bu şiir, kitabın ana meselesinin de ortaya çıktığı yer konumunda. Aslında uzun bir ayrılık şiiri Y'ol. Kitabın adındaki kesme işareti, bölünmüş bir yolun işareti olarak duruyor. Kitabın ikinci bölümünde sıklıkla tekrar edilen 'dur' fiiline karşın, yol artık ikiye ayrılmış ve Adorno'nun deyişiyle, havaya bir toz bulutu kalkmıştır. Y'ol'un ilk bölümündeki 'Taş Parçaları' adlı şiir, aşk ve ayrılık üzerine, ama ille de adalet ve zalimlik üzerine uzun bir sorgulama. Bu şiirle, önceki tasarım geride bırakılmış ve nesne artık asıl hüviyetine kavuşmuştur: 'Taş' artık, etekteki taştır Birhan Keskin için. Acı, kederli ve biraz da sert!
Kırk üç bölüm ve kırk üç yaş
Kitaptaki kırk üç bölümlük bu uzun şiirinin ilginç bir matematiği de var. Bir çeşit döküm ve hesaplaşma şiiri olan 'Taş Parçaları'nın bölümlemeleri, tıpkı geri dönüşler, tıpkı hafıza gibi düzenli bir sıra takip etmiyor. Anımsamalarla, bu anımsamalara eşlik eden bölünmüşlüklerle şiirleri parçalı bir şekilde sıralıyor Birhan Keskin. Bir aşırı yorum örneği olma ihtimaline karşın, kırk üç bölümlük bu uzun ayrılık şiirinin, şairin kırk üçüncü yaşıyla da örtüşüyor olması, bu şiirin döküm niteliğini daha da kuvvetlendiriyor.
İki insan arasındaki 'adalet' kavramının giderek zalimlik, aşk ve ayrılık üzerine odaklaştığı bu kitabın, şairin öteki kitaplarından daha fazla otobiyografik özellikler taşıdığı görülüyor. "Yetiştirdiği en iyi nişancı tarafından vurulan", "kuğular gibi bir ömür aşka yeminli", ama "kekliğinin yaraladığı" bir tonla, bir çeşit öfke, ama oradan uğunmaya geçen bir sesle konuşuyor bu şiirler.
Y'ol, gündeliğin içindeki şiddetin, ışığını tam da gündelikten veren adaletsizliğin nefis bir dökümü niteliğinde. Yine de bu şiirlerin, bütün sertliğine rağmen, bölünmüş yola, bozulan akde rağmen, bir hesaplaşmadan çok, bir ayrılık şiiri olduğu, bu ayrılığın uğunmasıyla yazıldıkları anlaşılıyor. Sonuçta da, Yeryüzü Halleri ve 20 Lak Tablet'ten sonra Türkçeye Y'ol gibi çok önemli bir kitap daha armağan ediyor Birhan Keskin. Hem de adil olmayan bir ayrılıkla:
Onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin
Titreme daha fazla kalbim
Bağışla kendini artık onu da
Bırak gitsin.
Bırak gitsin.
O senin ezel gününden kaderin
Sen onu nasılsa bin kere daha
Seveceksin.