Yiğit Değer Bengi, Önsöz, s. 13-18
Son yıllarda bu alanda birçok eser verilmiş olmasına rağmen Fantastik, Fantazya, Fantastik Kurgu gibi tanımlar hâlâ tam olarak yerini bulmuş değildir. Ama yazarlar şüphesiz ki eser vermek için türün tanımlanmasını beklemezler, aslında bunun tam tersi doğrudur.
Fantastiğin bir tür olup olmadığı ya da eğer türse sınırlarının ne olduğu ve nasıl sınıflandırılabileceği sorunları eser veren yazarı yalnızca dolaylı olarak ilgilendirmektedir. Elinizde tuttuğunuz öykü seçkisi de hiç kuşku yok ki, var olabilmek için bu tanımlamalar içinde kendisine bir referans noktası seçmeli, belli başlı kabulleri dikkate almalıydı. Bu kitap için Fantastiğin ne olduğuna –aslında daha fazla– ne olmadığına dair, esnek olmakla beraber bir kabulde bulunuldu.
Phantasme(1) Eski Yunanca'da düş, hayal, imgelem anlamına gelmektedir. Bizim bugün Fantastik dendiğinde ilk aklımıza gelen tanım hiç şüphesiz birtakım olağandışı, hayal mahsulü ve doğaüstü anlatıların rastlandığı edebi metinler olmaktadır. Belki bu bir dereceye kadar doğrudur da. Ama tabii bu metinleri sınırlamak kaydıyla.
Bir türden bahsedildiğinde temel alacağımız metinlerin tamamı çağdaş edebiyat kapsamında olmalıdır yoksa olağandışılıkların konu edildiği peri masalları, dini metinler, mitolojik hatta bazı tarihsel metinler ile akıl ve bilimsel gerçekliğin temel alınmadığı her türlü karalamayı dikkate almak gerekirdi.
O halde bir sınırımız zaten vardı; "akıl ile bilimsel gerçekliğin temel alınmadığı" dediğimizde Fantastik kavramını iyi karşılayan bir sözcük daha bulmuş oluyoruz: Akıldışı.
Hiç şüphesiz eski inanç sistemleri bugün bize inanılmaz gelen bazı metinlerin birer gerçek olarak ortaya konulmasından ibaretti. Bu metinler o zamanlar için akıldışı değildi. Ama akıldışılık pek tabii ki zamanla değişebilen bir tanımlama. Nail Gaiman bir zamanlar dini metinlerin gerçeği konumundaki kimi tanrıları modern edebiyat şemsiyesi altında romanına davet ettiğinde artık akıldışı ve dolayısıyla Fantastik iklimine adım atmış oluyordu.
O halde akıldışı kavramlar içeren her edebi metin Fantastiktir diyebilir miyiz? Edebiyat kuramcısı Tzvetan Todorov, Fantastik (Edebi Türe Yapısal Bir Yaklaşım) isimli eserinde bu edebi türü çok daha farklı bir şekilde tarif ediyor. Ona göre akıldışılıkların edebi eserin gerçeklik evreni ile çelişmesi, dahası olağandışına yaklaşımda kararsızlık ve muğlaklık içermesi gerekmektedir. Hatta Todorov'a göre Fantastik türünü ayırt eden etmen, bu kararsızlıktır. Ve dahası bunu sadece imgelerle değil doğrudan yapması gerekmektedir.
Bugün Fantastik olarak tanımlanan romanların –ki en başta Yüzüklerin Efendisi olmak üzere– pek çoğunda roman evreninin gerçeklik sistemi ile kullanılan akıldışılıklar barışmış bir haldedir, öyle ki romanın gerçeklik sistemi koşullarında ortada bir akıldışılık dahi olmayabilmektedir.
Şu halde bahsi geçen akıldışılık Todorov'un tanımını yaptığı Fantastik isimli türde romansal gerçeklikle çelişmelidir ama güncel tanımlamalar çerçevesinde okuyucunun gerçekliği ile çelişmesi yeterli görülmektedir. Bizim esnek kabulümüz de bundan ibarettir.
Fantastikle ilgili tartışmalar eserin gerçekliğe bakış açısının sadece geometrik olarak incelenmesi değil, etik olarak da yargılanması boyutunda süregelmektedir. "Kaçış edebiyatı" tanımı da bunlardan biridir.
İzzet Yasar, Adam Öykü dergisinin 51. sayısında verdiği bir söyleşide, "Gerçeklerden hoşlanmayan ve onlara hayali tokatlar atmaya çalışan bir yazarım," diyor.
Barış Müstecaplıoğlu ise aslında anlattıklarının gerçeklerden ibaret olduğunu, fantastik öğelerin birer simge olduğunu ve kaçış edebiyatı yapmadığını söylüyor.
Kaçış edebiyatı tartışması çok diri bir tartışma olmakla, hatta yazarları gerçeklerden bilinçli olarak sapmakla suçlayacak boyutlara gelmekle beraber eser veren yazarların farklı bakış açılarıyla zengin bir söylemi olan en önemli paradokslardan biridir. Paradoksal olmak ise kanımızca zaten bir akımı canlı ve tartışmalara açık tutan olumlu bir özelliktir.
Bugün "Kaçış" öğesi hâlâ tartışılmakla birlikte edebiyatımızda, özellikle de öykücülüğümüzde olağandışılıklar eskiden beri birer metafor olarak kullanılmaktadır. Özellikle Orhan Duru, Nazlı Eray gibi öykücüler bu yaklaşımı bir tarz olarak benimsemişlerdir. Tıpkı Todorov'un tasvir ettiği Fantastik türündeki Maupassant, Borges, Kafka ve Poe gibi yazarların akıldışıya yaklaşımlarında olduğu gibi, ülkemiz öykücülüğünde de o küçük öykü "an"larının içinde bulunan, akıldışı olarak nitelenebilecek metaforların aslında çözümlenmeyi bekleyen, içi gizli hazinelerle dolu simgeler olması uzun zamandır takip edilen bir ekolün özelliğidir.
Ama özellikle romanda olmak üzere Fantastik Kurgunun bu denli ete kemiğe bürünüp adının konarak raflarda yerini alması yakın bir zamanda olmuştur. Eleştirmen Ömer Türkeş, bu türün olgunlaşması onurunun ülkemizde genç yazarlara ait olduğunu belirtiyor.
Roman, özellikle Cervantes gibi bir yazar ele alındığında aslında "Romantik Yalan"a ve belki de Fantastiğin en önemli malzemelerinden biri olan "hurafe"ye karşı bir tavır olarak kurulmuştu. Bugün Fantastik türü altında karşımıza çıkan romanların bazıları aslında tam da Don Kişot'un hicvettiği şövalye romanslarının birer röprodüksiyonu gibi durmaktadır.
Aynı şekilde ülkemizde, Romantik Yalan'ın pek de en büyük düşmanı olarak tanımlanamayacak bir öykücü olan Ömer Seyfettin bile "Boş İnançlar" gibi bir öykü yazmıştır. Özet olarak denmektedir ki; "edebiyat gerçeğin arayışıdır ve Fantastik de gerçeklerden kaçmaktadır."
Buna verilecek kuşkusuz pek çok cevap var; örneğin Ursula K. Le Guin'in verdiği cevabı kitabımızın başında kullandık. Ancak gerçeğin ya da hakikatin tanımını bir de Nietzsche'nin sözlerinden dinleyelim: "O halde nedir hakikat? Metaforlardan meydana gelen seyyah bir mihmandar... uzun süre kullanıla kulanıla insanlarda sabit, kitabi ve bağlayıcı hale gelen bir mihmandar. Hakikatler öyle olduğunu zamanla unuttuğumuz yanılsamalardan ibarettir."(2)
Bu türe yıllar boyu çok yakın durmuş ve seçkimizde de yer alan öykücü Orhan Duru ise Adam Öykü'nün yine 51. sayısındaki "Öykü Düş Gücü İster" başlıklı makalesinde şöyle demekte: "Öykü hem düşlerden hem de yaşamdan kaynaklanır. Yalınlık, fantezi ve kurgu ister..."
Şu halde diyebiliriz ki, eğer Fantastik diye bir tür varsa; geçmişiyle, bugünüyle, dünyadaki ve ülkemizdeki süreçleriyle ve eşliğinde hâlâ tartışmaya açık birçok sorunla yoluna devam etmektedir.
Elinizde tuttuğunuz kitap, ülkemizde yazın serüveninin herhangi bir yerinde Fantastikle ilgilenmiş olan yazarların pek çoğunun öykülerinden derlenmiş olup Fantastiği, anlatmak istediği gerçekliğin en kısa yoldan ifadesinde bir araç olarak kullanan, doğrudan Fantastiğin kendisini anlatan, anlattıklarıyla Fantastiğe teğet geçen ya da anlatılarını Fantastiğin içine gömen pek çok yazarın farklı bakış açılarını görme imkânı sağlayacaktır. Bu yazarların ve öykülerinin nasıl bir bütünlük oluşturduğu hiç şüphesiz kuramsal bir düşün sürecidir.
Seçtiğimiz isim 1002. Gece Masalları'dır. Edgar Allan Poe' nun Şehrazat'ın 1002. Masalı eserine yapılmış bu göndermeyle, eskinin masalları modern edebiyatın akılcılığı içine girdiğinde oluşan tekinsizliğin iyi açıklandığı kanaatindeyiz. İşte içerideki öykülerin onlarca çeşit farklı bakış açısına rağmen oluşturduğu bütünlük kanımızca budur.
Seçkiyi hazırlarken amacımız Fantastiğe eğilen yazarları bir başlık altında toplamaktı. Hedefimiz bu tarz seçkilere devam etmek ve yan yana geldiğinde bir toplam oluşturarak kurmaca üzerine söz söyleyebilecek bir dizi ortaya koymaktır. Aslında en başında aklımızdaki ilk düşünce ülkemizde kurmaca üzerine bir dergi basılma ihtimali olup olmadığıydı. Dergi için hazır olunmasa bile bu tarz bir seçki öncelikle Fantastik olmak üzere, kurmaca türleri üzerine bir dergi altyapısı, ya da kitaplar diziye dönüştüğünde bir çeşit dergi nüvesi oluşturabilirdi. Kurmaca türlerinin ve yazarlarının bir araya toplanması hiç kuşkusuz bu mecrada ürün verilmesini hatta bir dergi bünyesinde bir araya gelme fikrini güçlendirecekti.
Ayrıca bu kompozisyonun bütünselliği kapak resmini yapan ve Fantastiğe yakın duruşuyla bilinen önemli bir çizgi romancı olarak Kenan Yarar'ın da konuyu adeta seçkinin yirminci öykücüsü gibi yorumlamasıyla tamamlanmıştır.
Elinizdeki kitap Fantastiği tanımlamak ya da sınıflara ayırmak gibi bir çaba içerisinde değildir. Kitabı hazırlayanlar edebiyat bilginleri değildir, kitap da bir kuram kitabı değildir. Bu seçkinin amacı özelde içerideki öyküleri Fantastiğin içindeki duruşları açısından bir araya getirmek; genelde ise en fazla edebiyat bilginlerine malzeme vaat edebilecek bir tartışmanın nüvesini sunmak olabilir. Ama seçkimizin amacı öykü yazarken bir yazarın içindeki amaçtan çok farklı değildir: Amacımız kural koymak değil, güzel söz söylemektir. Çünkü öyküler sözün güzelliği için okunur.
Firdevsi, içinde bolca olağanüstü bulunan ölümsüz eseri Şehname'de şöyle demektedir:
"Dünyada güzel sözden iyi ne vardır? Güzel sözü, büyük, küçük herkes sever, beğenir..."(3)
Aralık 2004, Kadıköy
Notlar
(1) Sevan Nişanyan: Sözlerin Soyağacı: Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, Adam Yay., 2002, İstanbul. Yukarı
(2) Friedrich Nietzsche, On Truth and Lies in a Nonmoral Sense'den alıntılayan Baudrillard; Christopher Horrocks, Baudrillard ve Milenyum içinde, çev. Kaan H. Ökten, İstanbul, Everest Yay., 2000. Yukarı
(3) Firdevsî, Şehname, çev. Necati Lugal, Ankara, Milli Eğitim Bakanlığı Yay., 1967. Yukarı