Önsöz, s. 9-11
Bu çalışma, yirminci yüzyılın en önemli düşünürlerinden olan Michel Foucault’nun oldukça kapsamlı ve girift düşünce bütünü için kısa ve anlaşılır bir kılavuz olabilmesi umuduyla kaleme alınmıştır. Foucault’nun kitapları disiplinlerarasıdır, hatta kimileri onun kitaplarını tarih, felsefe, sosyoloji ve psikolojinin bir alaşımı olarak tanımlar. Yazıları, Allan Megill’in deyişiyle, parlak, spekülatif ve bazı açılardan fena halde rahatsız edicidir. Ayrıca kendine özgü, karmaşık fakat son derece ustalıklı, entelektüel bir üslubu vardır. Üslubunun karmaşıklığı ile ilgili bir soru üzerine Foucault, karmaşık konuların karmaşıklığı iyice anlaşılsın diye özellikle karmaşık bir üslup kullandığını ifade etmiştir. Tabii ki bu tercih, onu anlayabilmek için çaba gösteren pek çok okur için sorun oluşturmaktadır.
Çalışmanın başlığı öncelikle filozofun en bilinen kitabı Kelimeler ve Şeyler’e göndermede bulunuyor ama ayrıca “şeyler” ifadesiyle bir başka göndermede daha bulunuyor: Hani bazen bir kitabı okuduktan sonra “yazar önemli şeyler anlatıyor anlatmasına ama doğrusu ben hiçbir şey anlamadım” deriz ya, işte çalışmamızın başlığında yer alan “şeyler”, bu tür şeyleri yani açıklanmaya, aydınlatılmaya gerek duyan konu ve kavramları ifade etmeye çalışıyor.
Bir düşünürün karmaşık düşüncelerini daha anlaşılabilir hale getirebilmek için genellikle kitapları yoruma tabi tutulur. Yalnız bunun iki sakıncası olduğunu düşünüyorum. Ya anlaşılabilirlik kaygısıyla yorumlar fazla basite indirgenir ya da orijinal metin yanlış yorumlanır. Bu nedenle, bu çalışmada açıklanması gereken düşünceleri filozofun kendisi açıklasın istedik. Yani Foucault’nun açıklamaya çalıştığımız bir düşüncesini, Foucault’nun çeşitli kitap ya da söyleşilerinde dile getirdiği kendi düşünceleri/cümleleri ile açıklamaya çalıştık. Bir başka ifadeyle, Foucault’yu Foucault’nun kendisi yorumlamış gibi oldu.
Ayrıca, anlaşılabilirliği daha da artırabilmek için, metin bir diyalog formunda kurgulandı ve “eklektik” pasajlar oluşturuldu. Şöyle ki, Foucault’nun farklı kitaplarında, söyleşilerinde ve onu yorumlayan ikincil kitaplarda en açık metinler arandı ve bu metinler gerektiği yerlerde bir araya getirildi. Alıntılarda gerektiğinde Fransızcalarına bakılarak değişiklik ve düzeltmeler yapıldı.
Filozofun söyleşilerinde, kitaplarına kıyasla daha açık olduğu bilinir; bu nedenle özellikle onunla yapılan söyleşiler dikkate alındı. Söyleşiler için özellikle Seçme Yazılar’dan yararlanıldı. Söyleşileri ve makalelerinin yanı sıra dünyanın çeşitli ülkelerinde verdiği konferanslar, Fransa’da 1994 yılında Dits et écrits (Söylenmiş ve Yazılmışlar) başlığı ile dört cilt altında toplanmıştı. Ülkemizde ise bu çalışma Seçme Yazılar altbaşlığı ile altı cilt olarak yayımlandı. Seçme Yazılar’daki metinler Foucault’yu anlamak bakımından çok önemli; çünkü bu metinlerin bazılarında kendisine yönelik eleştirilere cevap veriyor ve anlaşılamayan noktalara açıklık getiriyor.
Ayrıca, Foucault hakkında yorumlar içeren “ikincil” kitaplara da başvurduk; bu kitaplara özellikle orijinal kitaplardaki kimi pasajları yeterince açık ve anlaşılır bulmadığımız zaman ihtiyaç duyduk. Yeterince anlaşılır bulmadığımız kimi yorumları da tekrar yorumladık.
Bu çalışmada düşünürün yalnızca dört kitabı üzerinde duruldu. Bu kitaplar kronolojik değil tematik olarak sıralandı: Deliliğin Tarihi, Hapishanenin Doğuşu, Kelimeler ve Şeyler, Cinselliğin Tarihi. Amacımızın, bu kitapları incelemek ya da özetlemek değil, bu kitaplar eşliğinde Foucault’nun düşünce yapısını tanımak olduğunu belirtmek isterim.
Filozofun neredeyse tüm metinlerinde tekrar tekrar ele aldığı hatta takıntı haline getirdiği bir konu vardır: iktidar ve bilgi. Bu konu, “İktidar İlişkileri ve Bilgi” başlığı altında ayrıca ele alındı.
Foucault, çalışmalarının bir “alet çantası” gibi görülmesini ister. Bu çantada mutlaka işimize yarayacak bir alet bulunur. Belki de en önemlisi, Foucault dünyayı başka türlü aklımıza gelmeyecek yollardan görmemize yardımcı olur. Kişisel mottolarımdan bazılarını ona borçluyum; favorilerim şunlar:
“Bana kim olduğumu sormayın, aynı kişi olarak kalmamı da istemeyin.”
“Bugünkü hedef belki de ne olduğumuzu keşfetmek değil, olduğumuz şeyi reddetmektir.”
Bir de teşekkür borcum var: Metis’te yayımlanan iki kitabımın da editörlüğünü yapmasından mutluluk duyduğum Savaş Kılıç’a yapıcı eleştirileri, ufuk açıcı önerileri ve kılı kırk yaran titiz çalışmasından dolayı minnettarım. Kendisine çok teşekkür ederim.
Her girişim gibi bu çalışma da eksik ve kusurludur mutlaka, ancak Foucault’yu saçını başını yolmadan okuyup anlamak isteyen okurlara yardımcı olacağına inanıyorum. Keyifli okumalar.
Prof. Dr. Oğuz İnel
İzmir, 2021