M. A. Platonova'ya, 11 Aralık 1926, Tambov, 18:00, s. 35-37
Mariya,
Şu an küçücük ve neredeyse bomboş bir odada (bir masa, bir sandalye, bir de yatak var) yazıyorum. Avlunun ortasına kondurulmuş küçücük bir ev. Sokak bomboş, sessiz ve karla kaplı. Her köşe sessizlikle tıkanmış. Yalnız başımayım. Kapımda bir emaye levha asılı: “A. İ. Pavlov, İmparator Tiyatrosu Oyuncusu.” Belli ki bir zamanlar bu odada A. İ. Pavlov diye biri yaşıyormuş, belki de şu an benim oturduğum yerde oturmuş ve tıpkı benim gibi bu sessiz ve kimsesiz şehirde sıkılmıştır. Tambov boş daire ve odayla dolu olmasına rağmen, güçbela buldum başımı sokacak bir yer. Bolşevik sanıyorlar ve nedense korkuyorlar.* Mutaassıp bir şehir, ağzına kadar dindar kocakarıyla dolu tipik bir taşra kenti.
Çok sıkılıyorum. İçimi rahatlatan tek şey sana yazmak ve “Doğa Yolu”nu bitirmiş olmak. Toprak İşleri’nde her şey ve herkes midemi bulandırıyor. Kendi ruhumla ve eski, acı veren düşüncelerle baş başa kaldığımda kendim oluyorum. Diğer taraftan da biliyorum iyi ve paha biçilmez olanın (edebiyatın, aşkın, sahici fikirlerin) acı ve yalnızlık temelinde yükseldiğini. O yüzden odama, cezaevi hücreme değil bu homurdanışım, keyif kaçıran ruhuma.
Bazen ortak geleceğin bir parçası değilmişim gibi geliyor; bir gelecek var, sadece benim için – ve bir tek benim için değerli. Geriye kalan her şey anlamsızca ağır; ufuk falan yok görünürde, kupkuru, zor mu zor bir iş, upuzun ve ıssız “Tambov”.
Sızlanmıyorum Mariya, bu mektup aracılığıyla ruhumu hafifletiyorum.
Ne yapayım şimdi?
Seni aldatacağıma dair kaygıların geliyor aklıma. Bir bana baksan, bir Tambov’a, nerede ve nasıl yaşadığıma, eminim ki gülersin bu kaygılarına.
Her şey bana yabancı, uzak ve gereksiz geliyor. Sadece sensin içimde hasretimin müsebbibi, kendime yaşattığım acı ve onun uzak bir tesellisi... bir de Totka; öyle değerli ki benim için, kaybetme düşüncesi bile acı veriyor. Çok sevdiğim ve değer verdiğim her şey beni korkutuyor, çünkü tam da o zaman ölüm dehşet vermeye başlıyor.
Baksana, ne kadar da küçük ufkum: Ölmekten korkuyorum ve bu yüzden elimden geldiğince sizleri koruyorum.
Hatırlarsın o yılları. Nasıl da acıyla, pislikle ve zarafetle dolu olduklarını. Tüm yaşam böyle değil mi aslında?
Dinin kendini başka bir biçime sokup yeniden insanların içine sızdığını düşünüyorum, çünkü insanlar tutkuyla bir teselli arıyorlar kendilerine, bu maddi dünyada bulabildikleri bir şey değil.
Bana fotoğraf göndereceğini söylemiştin Maşa, kendinin ve Totka’nın! N’olur unutma. Hatıralar dinim olacaksa, fotoğraf da ikonum olacak.
Seni neşelendirecek birkaç şey söylemek isterdim ama hafifçe gülümseyemiyorum bile.
Tambov’da yaşayamazdın sen. Burası gerçekten kötü bir yer.
Belki de ölmem gereken yer burası. Kim bilebilirdi, kimin aklından geçerdi yolumun bir şekilde Tambov’a düşeceği; gel gör ki burada yaşıyorum şimdi. Öyle garip ki her şey, sanki bir hayalin içinde yaşıyorum da, bir türlü çıkamıyorum. Bir çıkış yolu da yok aslında benim için. Sakinleşmeye çalışıyorum, sadece siz huzurlu ve iyi olun diye. İkiniz de bensiz yaşamak için savunmasız ve küçüksünüz. İşte bundan korkuyorum. İkiniz de endişeli, acelecisiniz, büyüyorsunuz daha, çok kırılgansınız, hemen incinebilirsiniz. Ama ne yapabileceğimi de bilmiyorum. Totka’yı kucakla ve öp benim için, uzun bir süre daha göremeyeceğim onu, uzun bir süre taşıyamayacağım omuzlarımda. Sen de ihmal etme beni, mektup yaz çünkü beni ayakta tutan ve yaşatan tek şey sensin.
Görüşmek üzere. İkinizi de kucaklayıp öpüyorum, ellerini sımsıkı sarıyorum.
Andrey
Totik benden daha iyi resim çiziyor!
* Tambov bölgesinde 1920-21 yılları arasında çıkan antikomünist ayaklanmalar Kızıl Ordu kuvvetlerince çok güçlü şekilde bastırılmıştı. Ordu mensubu M. Tuhaçevski’nin ifadesiyle, bu ayaklanma esnasında Kızıl Ordu’nun karşısında alışık olduğu şekilde çeteler değil, tüm bir Tambov halkı direniyordu. –N.K.