Halim Şafak, "Kayıran’ın geçmiş ve bugünle geleceğin lehine hesaplaşması", Evrensel, 31 Ekim 2017
İnsanın etrafını özellikle kasaba ve köylerde onu toplumsallaştırması ve politikleştirmesi mümkün olgular içinde başa alabiliriz. Bu aynı zamanda etrafı bireysel ve toplumsal geçmişe dahil etmemizin de nedenidir. Kaldı ki politikliğin kan bağının hem içinde hem de dışında 12 Eylül kadar bugünde de otoriteye karşı daha çok dayanışma ve temelli bir etraf oluşturduğunu yaşadıklarımızdan biliyoruz. Ahmet Oktay’ın “insan etrafıdır” demesi de bunun oluşturduğu hayat ve ortaya çıkardığı sonuçla ilgilidir. Bugündeki hali tartışma konusu ise de karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma kırın ve onun kasaba ve köylerinin Karl Marx’ın demesiyle beden güçlerinden başka hiçbir şeyleri olmayanların öne çıkan özelliklerinden biridir. O yüzden çoğu şey birlikte eylenmiş ve yaşanmıştır.
Yücel Kayıran baştan beri etrafı bireyliğin bir sonucu olması kadar politik mücadelenin kendiliğinden oluşan yer yer örgütlü bile bulunabilecek bir durumu olarak kabul etti ve öyle değerlendirdi. Çocukluğuna ve gençliğine denk gelen ve daha çok Afşin’de geçen zamanları böylelikle 12 Eylül’e dönük bir karşı çıkmaya ve bireysel ve toplumsal mücadeleyle, kendiyle ve dünyayla hesaplaşmaya dönüştürüp ve bunu da bugünle birleştirirken bir yandan da yine bunu bireyliğine bağlı olarak yer yer kişiselleşen hatta itiraf etmeye kadar giden bir geçmiş tartışması haline de getirdi. Kaldı ki Ahmet Oktay’ın Yücel Kayıran’ın şiirini “itirafçı bir şiir” olarak değerlendirmesini de bununla açıklayabiliriz.
Yücel Kayıran yeni kitabı Efsus’a Yolculuk'ta etraf tartışmasını hem sürdürdüğü 12 Eylül değerlendirmesi kadar bugünü daha fazla tartışmaya kadar götürüyor. Bunu yaparken önceki kitaplarından farklı olarak bunu bir uçtan yazdığını düzyazıya yaklaştırma pahasına felsefi bir tartışmaya da dönüştürüyor.
Dünyayı Felsefeyle Açıklama
Ankara’dan Afşin’e yapılan yolculuğun ortaya çıkardığı düşünceler anne, baba, kardeşler, etrafı ve o günün dünyasını şiir temelli tartışmaya yararken bir yandan da şairin kendi geçmişine ve orada da en dibe yani çocukluğuna varmasına yani yolculuk etmesini sağlarken bu dediğimiz bir uçtan da çok yönlü ve zaman temelli bir tartışmaya da yol açıyor. Şair geçmiş ve bugün tartışmasını da çoğunlukla felsefi kavram ve düşünceleri şiire dahil edilerek yapıyor. Söz konusu tartışma yer yer geçmiş solun tartışılmasına da yöneliyor.
Tek bir şiirin oluşturduğu Efsus’a yolculuk dert ettiğine uygun düşen bir dil oluştururken aynı dilin şiirin kendi ruhsallığını oluşturmasına katkısının çok olduğunu da söylemeliyiz. Yücel Kayıran baştan beri dini de kendine dahil eden bir ruhsallığı şiirinde tuttuğu için okurun buna alışkın olduğu da iddia edilebilir. Yanı sıra Yücel Kayıran’ın bu dile felsefeye dönük ilgisinden ve dünyayı felsefeyle açıklama arzusundan dolayı başvurduğu ve çoğalttığı da unutulmamalıdır.
Bu kez fazladan felsefi dil ve söylem ve daha fazla şiire giriyor ve yazılan şiiri belirliyor. Bu dediğimiz bir yandan da muhataplarını belirsizleştirerek şiirin geçtiği düzlemi yani Anadolu’yu enternasyonalleştirirken hikaye ettiğini söylencesel bir şey haline sokup daha da değerli söz ediyor. Bu noktada söz konusu durumun bugüne dönük daha çok toplumsal olay ve olguları ele alan bir karşıtlık oluşturduğunu da belirtmeliyiz.
Yücel Kayıran Efsus’a Yolculuk'ta kendini çocukluğunu merkez almış ama ondan çok o çocukluğun peşine düşmüş biri olarak 12 Eylül öncesine dönük herkesin bir ucundan ortak olduğu, dahil olduğu bir hayat oluştururken bunu bir uçtan bugünün dünyasını hem eleştirmeye hem de karşı çıkmaya dönüştürüyor. Bunu yaparken de devrim imgesini şiirinin içinde ve önünde tutuyor.
‘Biz’in Hikayesi
Çoğunun kasabada geçen geçmişinin özellikle 12 Eylül öncesi ve sonraki yılları ya az yazıldı ya da hâlâ sözün içinde duruyor. Yücel Kayıran kitabında yine çoğunun acıyla hatırladığı ya da hiç aklından çıkarmadığı çoğu zaman ölümle öldürülmeye sonuçlanan hayatlarından payına düşeni, tanığı olduklarını, zihninde tuttuklarını ve bunun etkilerini ve bugündeki sonuçlarını şiir ederken bunu ‘biz’in hikayesi haline de getiriyor.
Efsus’a Yolculuk 12 Eylül öncesi Afşin’den başlayan ve sonra aynı Afşin’e tekrar dönen bir çocukluğun ‘biz’e mal edilmesi mümkün hikayesidir. Yolculuğun temellendirdiği destanıdır.