Şakird Kapak Tasarımı: Semih Sökmen, Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Aralık 2005 | 3. Basım: Aralık 2011 |
"İlk başta her şey harikaydı, son durağa geldiğimi sanmıştım. Huzurlu, iyi insanlardan kurulu bir toplum. Kimse kimseyi kırmıyordu, herkes neyi neden yaptığını biliyordu ve hepsinden önemlisi, ölümün bile bir anlamı vardı. İdeallerden, hayallerden konuşabiliyordum, daha güzel bir dünya umudundan. Ama büyünün bozulması uzun sürmedi. Sadece birkaç basit soru, cevap bulmayan ve sorulmasından bile rahatsız olunan. Tüm bu görkemli yapı aslında iskambil kâğıtlarından kurulmuştu. Ancak hiç rüzgâr estirmezsen ayakta durabiliyordu. Beynini kilitlersen, inancın temel dayanaklarını asla sorgulamazsan, düşünmek yerine kabul etmeyi içine sindirebilirsen. Ben sindiremedim. Soruları sordum ve kâğıtlar yıkıldı." Cemaat şirketlerinin isimleri, ciroları, okullarındaki öğrenci sayısı, Hocaefendi olarak anılan liderlerinin görüşleri: Ülkenin en güçlü İslami cemaati hakkında bugüne kadar çok şey yazıldı, söylendi. Ne var ki bu yapıyı oluşturan insanların yaşamları, oradan yolu geçenlerin duyguları, düşünceleri hep bir sır olarak kaldı. Üniversite yıllarında Hizmet'i yakından tanıma fırsatı bulan yazar, anılarından hareketle kaleme aldığı bu romanda cemaatten insan manzaralarını paylaşıyor okurlarıyla. Hizmet'e katılmanın ve kopmanın nedenlerini irdelerken hem cemaate hem cemaatin dışındaki dünyaya seslenerek, birbirlerine ve hayata farklı bir pencereden bakmayı öneriyor. Murat, Elif, Yusufçuk ve Ahmet'le birlikte bir yol öyküsü eşliğinde.. | OKUMA PARÇASI |
İSTİŞARE, s. 63-65. Yine geç kalmıştı! Bu sefer kesin yiyecekti paparayı. Mutfağa girdiğinde yüzünde kadere boyun eğmiş birinin ifadesi vardı. Kararlıydı, ne söylense ağzını açmayacaktı. Yüzüne tükürseler hak etmişti valla. Kapıdan bir adım içeride durdu, sırtı ona dönük delikanlıya usulca seslendi. "Selamın aleyküm Cafer abi..." Delikanlı, sesi duyunca irkildi. Arkasına dönüp sıcacık gülümsedi. Orta boylu, saçları kısa kesilmiş, temiz yüzlü bir çocuktu bu, taş çatlasa yirmi iki, yirmi üç yaşlarında ama daha olgun gösteriyordu. Sinek kaydı tıraşlı çenesinde iri bir et beni vardı. Burnu hafifçe kemerliydi. Kumaş pantolon giymiş, uzun kollu, beyaz gömleğinin eteğini dışarıda bırakmıştı. İnce, yazlık gömleğin kolları dirseklerine kadar kıvrıktı. "Aleyküm selam Murat. Hoş geldin." "Geç kaldım abi..." diye yüzünü buruşturdu Murat. "Kütüphanede ders çalışıyordum, saati unutmuşum." "Önemli değil şakird," diye güldü Cafer. "Salona geç soluklan biraz,... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Derviş Şentekin, "Hizmet'ten manzaralar", Radikal Kitap Eki, 27 Ocak 2006 Fantastik eserler veren bir yazarın, günümüz dünyasını kaleme aldığı bir kitap şaşırtır. Fantastik kitaplarla başımın hoş olmadığını -çok eskiden birkaç Le Guin okumuş olmama rağmen- bu türe burun kıvırarak baktığımı belirtmeliyim. Kaba hatlarıyla tarif edebileceğim geçerli bir nedenim var: Değme fantastik maceralara taş çıkartacak bir ülkede yaşıyoruz. Bu tür kitaplarda yaratılan 'dünya'lar bizlerin yaşadığı 'dünya'nın yanında soluk kalıyor (Bakınız: gazeteler ve televizyonlar). 'Perg Efsaneleri' başlığı altında dört kitap (Korkak ve Canavar, Merderan'ın Sırrı, Bataklık Ülke ve Tanrıların Alfabesi) yazan Barış Müstecaplıoğlu, yeni romanı Şakird'le günümüze dönüyor ve 'kanatlarımız'ın değil 'ayaklarımız'ın altındaki Türkiye'de geçen bir öykü anlatıyor. Müstecaplıoğlu, 'Perg Efsaneleri' serisinin ilk kitabı olan Korkak ve Canavar ile Türkiye'de de fantastik roman yazılabileceğini gös... Devamını görmek için bkz. | |
Abidin Parıltı, "Kendini Arayan İnsan", Kitaplık, Mart 2006 Barış Müstecaplıoğlu, fantastik seri romanlarından sonra bir anlamda geçmişini sorguya aldığı, kendine ve inanç sistemine sorular sorduğu yeni romanı Şakird’te, temelde cemaate içerden bakarken bireyin inanç sistemlerinden sıyrılıp, paraya tapan bir kul olmaktan çıkıp kendine inanmaya başlamasını işliyor. İnsan her zaman, hep aramış, bulamamış, bulamadığında dublörlerle zaman geçirmiş ve inancın kollarında mazoşist bir yerde bulmuştur kendini. Max Scheler, insan ya bir Tanrı’ya sahiptir ya da bir puta, der. Çoğu zaman da Tanrı’nın gölgesinde kendini puta dönüştüren, insanların onlara inanmasını sağlayan ve bir cemaatin kanatları altında yaşamasına olanak veren, ama bütün yaşama olasılıklarını cemaatin hayrına bağlıyormuş görüntüsündeki kişi ve onun peşi sıra giden, huzuru ve mutluluğu onun gölgesinde arayan kişiler vardır. Bu insanlar bir anlamda her sözünü vahiy bildikleri kişinin dediklerini yapar... Devamını görmek için bkz. | |
Ahmet Hakan, "Fethullahçılığın romanı yazıldı mı", Hürriyet Gazetesi, 20 Mart 2006 Barış Müstecaplıoğlu genç bir yazar. Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenim görürken Fethullah Hoca Cemaati'ne girmiş ve yaşamını 'hizmet'e adamış. Yani... "Işık evleri"nde kalmış, "Ev imamları"nın eğitiminden geçmiş, "Altın nesil" idealine biat etmiş. Ama gün gelmiş, tamamen ontolojik nedenlerden dolayı cemaatle yollarını ayırmış. Sonra da tutmuş, cemaatte edindiği deneyimlerden yola çıkarak, Şakird adlı bir roman yazmış. Metis Yayınları'ndan çıkan romanı su gibi okudum. Bitirdiğimde... Zekice kurgulanmış, Türkçesi mükemmel ve dört başı mamur bir roman okumanın keyfiyle dopdolu oldum. Ama hepsi bu değildi tabii ki. *** Öncelikle şunu vurgulamakta yarar var: Barış Müstecaplıoğlu'nun romanı, "Ben bir Fethullahçı idim" başlığına uygun düşecek bir kitap değil. Cemaat hakkında üstü açılmamış itiraflar ya da cemaatin iç yüzüyle ilgili ifşaat y... Devamını görmek için bkz. | |
|